İnsanoğlu değişebilir mi? Olduğundan farklı birine dönmesi için, başından neler geçmesi gerekli? Nasıl bir değişim olmalı ki, kendisi de kârlı çıkmalı sonunda? Değiştiğini söylerken içerisine gömüldüğü yalan, hiç mi fayda etmez mesela? Bir şeyi kırk kere dersen olur mâlum, diye diye de mi değişmez ki?.. Soru çok, cevap Tevfik söz konusu olduğundaysa tek; değişen tek şey, çıkarları olabilir. Bu ona yakışıyor mu? Ne yalan söyleyelim, biz onu zaten şerefsiz sevdik. Bu saatten sonra şerefli olsa, biraz garipserdik...
41. Bölüm
Açıkçası kimsenin Tevfik'in değişmiş olabileceğine inandığını düşünmüyorum. Güç ve mevki için şartlara ayak uydurmak dışında hâlâ kendisi olarak kaldığı için şaşırdığımı söyleyemem bu sebeple. Bu hâlin üzerine çok yakıştığını da belirtmek zorundayım. Şerefsiz Tevfik olarak hayatımıza girdi ve yüz seksen derece değişmiş olması için, kendi bombalı tuzağının kurbanı olması kesinlikle yeterli değildi. Bukalemun kişiliği sayesinde girdiği her kalıbın şeklini rahatlıkla alması bu zamana kadar içinde saklı gerçeği gizlemesi için yeterli oldu. Lâkin, daha fazlasına ulaştığı anda kendisini yeniden buldu. Bu aslında bir yerde Cevdet'in durum değerlendirmesiydi. Bir taşla iki kuş vurma ihtimali de elbette baki. Hem Dağıstanlı'nın dize getirilmesi hem de Tevfik'in güçlendiği anda esas niyetini açık etme ihtimali; onu Dağıstanlı'nın yeriyle ödüllendirmek için yeter de artar sebeplerdi. Sonuç tam da Cevdet'in tahmin ettiği gibi oldu ama atladığı bir şey vardı; Tevfik hiçbir zaman eli boşta kalacak bir adam olmadı...
Azize'nin yaşadığı artık ortaya çıkması gereken esaslı bir konu. Yani daha kaç bölüm sürdürülebilir ki, gerçekten merak ediyorum. Dizinin esas kadın karakteri, arada sırada ekranda görünmek bir iki olaya müdahil olmak dışında resmen atıla çıkartılmıştı. Kadınlar cephesinin kurulmasını ve onun başında Azize'nin yer alması fikrini elbette küçümsemiyorum ama daha önceki yorum yazılarımda dediğimi yinelemek istiyorum; ailesinin yaşadığını biliyor olması kadınlar cephesinin başında olmasına kesinlikle engel olamaz. Ona kimse, "Bunu yapmaya hakkın yok!" da demez. Hakeza, bir de Hilal onunla birlikte vatanı için ön safta mücadele etmiş olur. Bu da yine bir taşla iki kuş vurmak demek değil de nedir? İlk bölümden beri vatanı için ne gerekiyorsa yapmaya yeminli biri var ortada ve annesiyle birlikte mücadele etmesinden daha değerli ne olabilir?.. Bu uğurda, Tevfik'in şerefsizliklerine katlanmaya talip olduğumu not düşmek isterim. Tek korkum, totosunu sağlama almak için, uzunca bir zaman Azize'yi bir yerde tutsak etme ihtimali. Bak işte o zaman Tevfik, bir olur alnını karışlarız...
Dağıstanlı meselesine gelirsek, muhtemelen tutsak düştüğü Yunanların safında yer alacak. Karşıtı olduğu safın tarafında, bu zamana kadar yoldaşı olduğu insanları satacak. Şaşırtır mı? İlk bölümlerdeki Dağıstanlı gözümün önüne geldiğinde, evet. Ama yine daha önce dediğim gibi onda hiç hazzetmediğim bir hâl zaten hep vardı. Önemli olan burada Cevdet'in de durumdan haberdar olması. Eğer Flipos yine gizli saklı bir işler çevirmeye kalkarsa, çokça baş ağrıtacaktır plânları... Bir de Seher'e değinmek istiyorum. Bu karakterin vadesinin dolduğunu düşünmüyor musunuz siz de? Atıla çıktı karakter ve hikâyenin bir kenarına azimle tutturulmasının bir manası olduğunu düşünmüyorum. Bitmek bilmez sinsiliklerinin sevimsiz kişiliğiyle birleştiğinde katlanılır bir yanı olmadığı da mâlum. Lafım oyuncuya değil yanlış anlaşılmasın lâkin, Seher'in katlanılacak tek bir meziyeti olmadığı ortada... "Kötülükleri var" diyebilirsiniz ama ben de size, "dizide zaten kötüden çok ne var?" diye cevap veririm anında. Kötünün içinde tahammül edilebilir bir şeyler de saklı olmalı, yoksa isterse Okan Yalabık oynasın; beklentimde hiçbir değişiklik olmaz. Yani artık Hamilton'ın da miadının dolduğunu düşünüyorum. Bir de Aleksi'nin. Sanırım Flipos'un da. Havva? Evet, onun da...
Masalsı erkek karakterlerden aslında pek hoşlanmam. Çünkü yersiz şekilde hem çıtayı hem de piyasayı yükseltiyorlar. Sonra kızlarımız onlar gibi erkekler olsun istiyor hayatında ve evde kalıyorlar. Son bir yılda evlilik oranları düştüyse, önemli sebeplerinden birisi kesinlikle Leon olabilir yani... Erkek halimle ben bile, "Bu çocuk gerçek mi?" diyorsam kızlarımızı düşünemiyorum efenim. Tabii şunu da kabul etmemiz gerekli. Kimse kendisinden öteye bir başkasını bu kadar çok koymaz. Koyabilemez. Adam resmen "Hilal'in beni düşmanı bellemesi ona iyi gelecekse, varsın alnıma sıksın kurşunu" kıvamında bir aşık. Ne yapıyorsun sen Leon? Olmaz böyle, sonra 'neden Hilal de her fırsatta bizim masum oğlanı suçluyor' diye dövünüyoruz. E sen böyle yaparsan kız elbette suçlar durur. Kızıp öfkeleneceğine, bambaşka bir romantik prense evriliyorsun çünkü; evrilme. Arada, "HÖYT hanım haddini bil!" de elini masaya vur... Siz de olmayacak bir şey beklediğimi düşünüyorsunuz değil mi? Bence de. Bizim masalsı oğlanı da böyle kabul edelim artık, ne yapalım...
Mehmet'i onca bölüm sevemedim ama öldükten sonra gösterilen her sahnesinde içim cız etmedi dersem yalan olur. Ona dair sunulan her detayın, tanıdığımız vede sinir olduğumuz karakter özelliklerinden bağımsız olması da bunun bir başka sebebiydi kesinlikle. Hani öyle kalsaymış, severmişim bile. Ancak, kabul edelim ki çokça kez sınırı aşmıştı... Son arzusunu ilettiği kişi Leon, o son arzunun yerine gelmesini sağlayan kişi de oldu. Hilal ona yaptığı için kızarken, birden kendini müteşekkir buldu... Güzel düşünülmüş, Leon'un naif kişiliğine yaraşır bir akstı. Umarım bundan sonra her yanlışında karşısına dikilip yeni yine yeniden suçlarken bulmayız Hilal'i. Karı-koca birazcık mağlup olsunlar, yeter bunca çile ızdırap yahu...
Yani şimdi aynı evin içerisinde iki yabancı gibi yaşamalarından daha iyi aslında durumları. Yan yana az geliyorlar, geldiklerinde de hep kaos var ve mağlup nadir oluyorlar. Buna kızmak, aynı evde ve dahi hatta aynı yatakta yatıp, yine de aşkı yaşamıyor olmalarına kızmaktan daha hafifletici geliyor bana... Evet, anladığınız üzere lafı Yıldız ve Yakup ikilisine getiriyorum. Yakup'un Havva ile derdinin gönül ilişkisinden farklı bir şey olduğunu düşünmek istediğim bir dönemdeyim. Yıldız gözlerinin içerisine öylesine aşkla bakarken, karısını bırakıp başka bir kadının peşine düşmüş olmasını kabul edebileceğimi sanmıyorum. Ya niyeti ayyuka çıksın ya da Cevdet bir kulağını falan çeksin. Kabul ediyorum geçen sezon Yıldız'ı pek sevmiyordum ama bu sezon aynını söyleyemeyeceğim. Ondan sebep mutlu olmasıyla bir derdim kesinlikle olamaz. Yakup'la artık yakınlaşsalar diyorum... Güzel bir bölüm izledik. Karakterlerimizin savaş sonrasına dair söylemleri az biraz finalde kaoslu bir son izleyeceğimiz hissini aşılasa da, yanlış anladığımı düşünmek istiyorum. Umarım bölümün güzelliği reytinglerde de karşılığını bulur. Zira, haksız rekabetlerden oldum olası hoşlanmamışımdır...
Beklenen Kral
Ya her bolum yorumlarin o kadar guzelki tam isabet. bencede kesinlikle seher aleksi havva ve en onemlisi dagistanli geldigi gibi gitsin gercekten.ici dolu olmayan karakterlerden asil karakterleri izleyemiyoruz.
YanıtlaSil