İnsanın hayatı boyunca zor zamanlar geçirdiği anlar elbet olur. Üstesinden kolayca gelebileceği ya da bir daha hiç eskisi gibi olamayacağını düşündüğü şeyler yaşar. Bazen gerçekten zordur da; eskisi gibi olmak, eskiden olduğu gibi düşünebilmek. Nereye kadar mücadele edebilirsin ki zaten, başına gelen felaketlerle. Bir yerden sonra ister istemez pes etmiş bulursun kendini. Ama eskisi gibi olmak ne kadar zorsa, bu yola baş koyduğunda üstesinden gelmek de o kadar kolay. Hele de yanında elinden sıkı sıkıya tutan ve seni her durumda desteklediğini bildiğin biri varsa. İşte tam da bundan Ferhat çok şanslı. Aslı onun sadece aşık olduğu kadın değil, aynı zamanda geçmişin acılarını bir bir yok eden ilacı...
17. Bölüm
Ferhat ile ilgili naif şeyler yazabilmek hiçbir zaman çok kolay olmadı, bunu en başından kabul etmek gerekiyor. Zor bir karakter nihayetinde. Her konuda da olabildiğince katı. Fikirlerini değiştirmekten daha zor, değiştirmesini teklif etmek. Aslında kafasına yatacak, kabul edecek belki ama o karanlıktaki düzeni şaşmasın diye iyi şeyleri dahi elinin tersiyle itecek kararlılıktaydı hep. O 'iyi şeyler'den birisi de muhakkak ki Aslı. Evet, güzel bir tanışma olmadı yaşadıkları. Evet, evlenme süreçleri ve o süreçte yaşananlar da özellikle Aslı için oldukça travmatikti. Ama tüm bunlar Ferhat'ı tanımadan öncesinde kaldılar. Her insan ister istemez yaşadıkları sebebiyle etrafına duvarlar örer. O insanlardan Ferhat'ın farkı, duvar değil sapasağlam bir kale inşa etmesiydi etrafına. Ve o kalenin kapısının tam önünde de devasa bir ejderha kimse yaklaşmasın diye beklemekteydi. Tabii onun da, ejderhasının da ve dahi hatta kalesinin o güçlü taşlarının da bilmediği bir şey vardı. Aslı çok iyi ve gözü kara bir doktor olmasının verdiği güçle oldukça kararlı ve sabırlıydı. Önce o ejderhayı uysallaştırdı, ardından kalenin arşa değin uzanan kapısını ayaklarının dibine indirdi. Şimdi de kalenin içerisinde. Korkarak, nefret ederek, tiksinerek evlendiği o adamın şahane kalbine kalbini emanet etti bile...
Bölüm içerisinde izlediğimiz sahneler oldukça etkileyici ve kendine çeken tarzdaydı. Hatta zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamadım. Araya reklam girmeden de devam etse, sonuna kadar sıkılmadan izlerdim sanıyorum. Burada senaristimizin kaleminin mahareti çokça büyük lâkin, şunu da kabul edelim ki oyuncularımız gerçek anlamda karakterlerini yaşıyorlar. Bu ekrandan öyle etkileyici ve iç gıdıklayıcı bir şekilde geçiyor ki, ister istemez etkisi altında kalıyorsun. Birce Akalay ile İbrahim Çelikkol'u içtenlikle tebrik ederim... Gelelim bölümün sonunda olanlara. Ferhat iyice açıldı, Aslı artık gerçek Ferhat'ı tanımaya daha da yakındı. Ama Namık'tan aldığı "Aslı'yı yok et" emrini, Ferhat'ın da işini bitirmek isteyen Cüneyt kendisi için bir fırsat olarak görünce; işin rengi değişti. Çifte kumrularımız taş evde aşkı iliklerine kadar hissederken, dışarıda onların işini bitirmek için eve doğru yaklaşan canilerden habersizler...
Peki ne olacak? Biliyorsunuz bir Azad gerçeği var artık dizide. Kötü bir karakter olmadığı da tescillendi, geçen zaman zarfında. İşte tam da bu gerçek, Aslı ile Ferhat'ın kurtuluşunu sağlayabilir. Eve yolladığı çiçekle ortamı dinleyen, elbette Ferhat'ı boş bırakmaz bence. Muhakkak peşlerinde adamları vardır ve müdahale edeceklerdir. Yok, beklediğim gibi olmazsa... İşte onu bilemiyorum. "Başroller ölmez" böyle güçlü bir mottomuz var şuan. Ama bu demek değil ki, ölümün kıyısına da gidip dönmez. Daha önce Ferhat vurulup, ölümün o kıyısına yolculuk edip geri döndüğüne göre sıra Aslı'da olabilir. Ferhat'ın onu kaybetme korkusunu, bunu yapanı bulmak için verdiği mücadeleyi izlemek enfes olur ama yine yeniden yanında kaldığı sürece tehlikede olacağını düşünüp uzak durma ihtimali var. Şu durumda beni esas korkutan da bu; her şey çözülmüşken, yine en başa dönmek. Ondan sebep, Azad bir şekilde bu olayı çözer umuyorum...
Yanlarında silah olmaması detayının vurgulanma sıklığı fazla olunca, ister istemez felaket tellallığı kaçınılmaz oluyor. Onca romantik sahnenin diyetini de sanırım ödemek gerekiyor. Alışık değiliz mâlum, Erkan bey gelecek bölüm bizi silkeleyip kendimize getirmek istiyor olabilir yani. Göreceğiz... Bu şerefsizlikten sonra da Cüneyt'in başına bir şey gelmezse, biraz sinirlenebilirim ama belirteyim. İlk bölümden beri sürekli arkalarından kuyu kazıyor bu insanların ve sadece bir şüphe hali var. Ferhat'ın haberdar olup canına okuması yine on bölüm sürer ama umuyorum işi bu kadar büyüttüğünü öğrenince Namık kafasına bir kurşun sıkar. Yok sıkmazsa, sonunda Cüneyt zaten onun kafasına sıkacak. Bir karaktere bu kadar özgürlük alanı tanırsanız, elbette bin denediğinden birisi gerçekleşir. Evet, Namık tam bir şerefsiz ve onun da yaptıklarının burnundan gelmesini istiyorum. Ama bunu Ferhat'ın yapmasını istiyorum. Cüneyt'i de mümkünse o haklasın...
İki bölümdür dizide katlanamadığım bir İdil çığırtkanlığı var. Her konuda fikir beyan etmeler, her mesele kendi istediği şekilde çözülsün diye beklemesi falan ciddi anlamda beni darlamaya başladı. İşin garibi birisi de çıkıp, "Sana ne oluyor?!" demiyor. Hele Handan, şimdilik kendisi lehine çıkışlar yaptığı için ondan memnun ama sonsuza dek kahrını çekeceğini düşünüyor olamaz herhalde. Nasıl hem bebeği aldırdığı gerçeğini düşürdüm yalanıyla sakladı hem de Yeter'i konaktan uzaklaştırdı, yakın bir zamanda başka bir dümen çevirip Handan'ın da ipini çok rahat çekebilir... İdil'in saçmalıklarıyla ancak Yeter baş edebilir ve bizim tanıdığımız o cevval karakter, ne yapar ne eder çocuğu önceden aldırdığını ispatlar. Hatta Azad her şeyden haberdar bile olabilir. Yani Yeter bir daha o konağa hiç dönmeyebilir ama İdil'in de sultanlığını ilan etmesine izin vermez. Namık çocuğu daha önce aldırdığını öğrendiğinde onu kapıya koyması nasılsa çok sürmeyecektir...
Aşk konusunda cesur, aşkını ilan etmek noktasında utangaç bir karakter Abidin. Her ne kadar abilik yapacağını söylese de, onun Gülsüm'e aşkla baktığı gerçeği değişmiyor. Şimdilik bu gerçeği elinden geldiğince saklayacak gibi ama yine de çok uzun süreceğini sanmıyorum. Hem Gülsüm'ün de ona zamanla aynı aşkla bağlanacağından eminim. Yeter ki, Handan'ın laflarına aldırıp da canlarını sıkmasınlar. Odalarına girip kapısını kapattıktan sonra, bambaşka bir dünyada gibi olsunlar. Gerisi nasılsa gelir... Bunu Aslı ile Ferhat için de öneriyorum bu arada. Gerçeklerden kaçtıkları yeter. Hazır aşk dile gelmiş, kalpler tam anlamıyla bir olmuşken; tadını çıkartsınlar birlikte olmanın. Onları biraz da böyle izlesek sanki ne olur?..
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder