İnsan değişiyor. Yaşadıkları onu değişmeye zorluyor. Bazen iyi yönde olan bu değişimler, çoğu zaman kötü yönde oluyor. Hiç olmayacağını düşündüğün birisine dönüşmüş bulabiliyorsun yani kendini günün sonunda. Pişman da olabilirsin bundan, kim bilir belki mutlu da. İnsan değişiyor; en çok da etrafındakileri değiştiriyor... Aslı da değişti, evet. İlk bölümlerdeki o kadın asla değil. Aynı gözü karalık hâlâ baki ama o zaman eline kolayca silah alabileceğini, hatta şarjörünü bir çırpıda değiştirebileceğini düşünebilir miydiniz? Sanmıyorum. Bu, ilk bakışta kötü yönde bir değişim olarak gözükebilir. Aslı pişmanlık da duyabilir. Ama o değişirken, beraberinde Ferhat'ı da değiştirdiği gerçeğini atlamaması gerek. O biraz Ferhat oldu, Ferhat da biraz Aslı. Birbirlerini tamamlamaya bu kadar açıkken, yolları asla ayrılmamalı...
20. Bölüm
Elbette Aslı'yı, içerisinde olduğu ikilemi çok iyi anlıyorum. Abisinin ölmeden önce söylediği her şeyde haklı olabileceği noktasında bir gelgit yaşamasını da anlayışla karşılıyorum. Tabii bunu son derece dramatik boyutta yaşamasını istemezdim. Abi acısını bu keskin boyutta görsek, Ferhat'la hayatının tamamen değiştiği gerçeği daha az sarsmış olsa; pek makbule geçerdi. Hele de bir öncesinde bu süreci aşmışken... Aslı değil miydi Ferhat'a, "Sen hastasın ama ben de doktorum" diyen? Bazen doktorlar hastalarını iyileştirmek için literatürde olmayan yöntemler denemek zorunda kalabilir. Hele de tedavisi aşkta yatan bir hastalık varsa ortada ve sen o hastanın kalbine sahipsen; gerekirse iyileşsin diye onun gibi olmayı da deneyebilirsin. Şimdi diyebilir misin Aslı, Ferhat gibi olmanın hiç işe yaramadığını? Onu hiç değiştiremediğini? Hâlâ aynı adam olduğunu iddia edebilir misin?.. Hiç sanmıyorum. Evet, Aslı değişti. Hiç olmayacağı birine dönüştü. Ama gelin şunu kabul edelim, Ferhat'ı da değiştirdi ve temelde bu değişim Aslı'ya çok yakıştı...
İş tam olarak burada kalabilirdi açıkçası. Daha da ilerletmenin, bir de Ferhat'ı Namık'ın yanında "O bizden değil" naralarına mahkum etmenin bir anlamı yoktu. Aslı zaten geçirdiği değişimle cebelleşiyorken, Ferhat'ın da başlangıç noktasına dönmesi gerekmiyordu. En azından birinden birinin makul hareket edebilmesi için, diğerinden farklı düşünmesi gerekiyor. Eğer şimdiye kadar öyle olmasaydı, hâlâ AsFer'den bahsediyor olamazdık mâlum. Başta Ferhat'ın inadı, ardından Aslı'nın kararlılığı ilişkilerini bu noktaya getirdi. Şimdi gittikleri onca yolu geri dönmeye tenezzül bile etmemeleri gerekiyor bana göre. Umarım, bu ikilemin güzel bir noktaya vardığını görürüz. Tabii önce halletmeleri gereken bir olası cinayet işleme girişimi var...
Cüneyt için en başında katlanılmaz bir karakterdi asla diyemem. Ne zaman ki çığırından çıkmış vaziyette, fütursuzca kötülükler yapmaya başladı; işte o zaman kendisine katlanmak imkansızlaştı. Herkes bir şüphe halinde ama kimse harekete geçmiyor. Cüneyt de masraftan istifade sürekli at koşturuyor. Bu işleyişin sonu bana kalırsa iki üç hafta önce gelmeliydi ama neyse, geç olsun da güç olmasın... Yaptıkları yenilir yutulur şeyler değil. Lüzumsuz bir intikam alma girişimi içerisinde olması da keza. Ferhat'ın sonunda gerçeği öğrenmesi zaten onun için sonun geldiğini gösteriyordu. Tahmin edemeyeceği şeyse, Aslı ile Yiğit'in oğlunu kaçırdığı sırada elinde oynadığı şeker kabının sonunu hazırlayacağıydı. Ne kadar akıllı geçinirse geçinsin, salağın teki nihayetinde ve şimdi Aslı'nın kendisine doğrulttuğu silahın namlusunun ucunda beklemekte. Görünen Aslı'nın abisini öldürenin o olduğunu anladığı anda silahına davrandığı ve ikilemde kalmadan da ateşlediği. Ama işin bir de görünmeyen kısmı var...
Erkan Birgören'in yazdığı bir dizi izliyorsanız, izlediğiniz sahnenin hayâl ya da rüya olmadığını teyit etmeye mahkumsunuz. Zira, gerçek sandığınız bir sahnenin umutsuz bir hayâl çıkması olasıdır. Tam da bundan Aslı'nın aslında silahı eline almadığı ama bunu düşlediğini görebiliriz gelecek bölüm. Yok, gerçekten silahı alıp da Cüneyt'i en azından yaraladıysa; on bölüm de bunun travmasını atlatmasını bekleyeceğiz demektir. Yani her ne kadar Cüneyt hak ettiği sona yaklaşacak olsa da, işin bir de bu kısmı var. Aslı zaten Ferhat'la birlikteliğinin onu getirdiği noktayı sorguluyorken, şimdi bir de elini kana bulamış olmasını kaldıramaz sanıyorum... Bir de ben Aslı'nın değişiminden, korkusuz birisine dönüşmüş olmasından mesudum ama şu da gerçek ki; hastanedeki hallerini izlemeyi de özledim. En azından yarı yarıya ilerleseydi keşke her şey. Hastalarından kopamayacağını, onların kendisine ihtiyacı olduğunu söyleyen o kadının şimdi aklına bunların hiçbirisinin gelmemesi üzücü...
Üzücü bir başka şeyse, koca bir bölüm boyunca Ferhat'la çok az yan yana gelmesiydi. Ayrıca Ferhat'ın bir nevi yeni bir aşk itirafı olan sahnesini uyanık olup da dinlemesini isterdim. Belki de flashback marifetiyle, aslında uyanık olduğunu görürüz sonradan; kim bilir... Bildiğim tek şey var, çiftimize daha çok sahne yazılması gerekmekte. Handan'la İdil'i dahi daha çok yan yana gördük, düşünün durumun vehametini... O kısım ise ayrı evlere şenlik durumda. Artık İdil'in bebeği daha önce aldırmış olma ihtimalini hiç deşmeyecek diye endişelenmeye başladığım Yeter sonunda sahneye çıktı ve gerekeni yaptı. Ses kaydı alması akıllıcaydı ama görüntülü bir kayıt olsaydı bu daha çok işe yarardı. İdil'in, o ses kaydını tehditle aldığını iddia etmesi kaçınılmaz çünkü. Tabii Namık kaydı dinlediğinde ona konuşması için bir saniye dahi müsaade vermeyip, kapının önüne koymazsa... Şu bir gerçek, İdil içerisine bir kere kuşku tohumu ekilen Namık'ı yeniden kandırsa bile asla ikna edemez. Namık'ın kanmış gibi yapması da, gerçeği ortaya çıkartana kadar zaman kazanmak istemesinden olur. Elbette İdil'in elinin boş olmadığını da unutmamak şart...
Gelelim bölümün en önemli sorusuna; Ayhan neredeydi gerçekten? Karakter bir anda yok oldu. Biz onu artık karanlık tarafa geçecek, intikam aşkıyla yanıp tutuşacak ve hatta Yeter'in Ferhat'ı Namık'tan yaptığını öğrendiğinde hiç gecikmeden bunu duyuracak diye teoriler üretirken; onu bir saniye olsun göremedik bölümde. Hatta Azad bile bölümün başı hariç, bir kez soruşturmadı kızının nerede olduğunu. Karakter tümden mi diziden ayrıldı, yoksa gelecek bölüm bir yerlerden çıkacak mı merak ettim açıkçası. Böylesine havada kalmasını istemem çünkü hikâyesinin... Genel olarak bayıldığım bir bölüm oldu diyemem, üzgünüm. Hatta birçok Pollyanna kızacak bana biliyorum ama çokça da durgundu. Bazı sahnelerin sırf zaman dolsun diye yazıldığı/çekildiği de ayan beyan ortadaydı. En beğendiğim sahne ise Ferhat'la Yiğit'in uzun zamandır ilk defa abi kardeş oldukları adliye sahnesiydi... Yiğit öğrendiği gerçeği Ferhat'a söyleyemedi. Adnan desen ortada yok. Bu gerçek de illa ki patlamak zorunda. Neden, Namık'tan intikam almak isteyen İdil patlatmasın ki? Böylece onu da diziden tümden uğurlamanın kapısı aralanmış olur. Tehlike kaçınılmazsa, kendimizi avutmanın çaresini buluruz elbet. Kaderimiz...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder