Geçmişin hesapları bitmez. Aradan geçip giden sadece zaman olmaz çünkü. O zaman akarken ardında çok şey bırakırsın, birçok fedakârlık yapmak zorunda kalırsın, sevdiklerini kaybeder; görece yalnız bir insan olursun. Geride bıraktıklarımız belki hep peşimizden gelmez ama öyle bir an gelir ki, neden geride bıraktığını anlarsın. Tam anlamıyla bir aydınlanma yaşar, hiç olmadığın birisine dönüşmeye karar verirsin. Lâkin eğer doğru kişiysen, bu sadece bir anda saklı kalır. O geride bırakmanın altında yatan esas sebepleri öğrendiğinde, uygulamaya istesen de geçemezsin. Zira hiçbir yanlışı, başka bir yanlışla düzeltemezsin. Hele de yanlış, geride kalana aitse... Leon da tıpkı böyle bir ikilemde şimdi. Eli tetikte, Cevdet'i vurmanın eşiğinde...
47. Bölüm
Oldukça travmatik bir sahne olduğunu söylerek başlamak isterim. Şahsen Cevdet'in tam paçayı kurtarmışken, şimdi başka bir uçurumun kenarında olması can sıkıcı. Hele de onu itecek kişi damadı olmasını istediğimiz Leon iken.. Ama şunu da kabul etmek zorundayız, bu sezonun başından beri istediğimiz şey Leon ile Cevdet'in birlikte hareket etmesiydi. Ve bunun yolu da, ikilinin en başında bir kere karşı karşıya gelmesinden geçiyordu. Cevdet'in Kuvvacı olması demek, Vasili'yi bile isteye öldürtmesi demekti çünkü. Ortada nelerin döndüğünü bilmediği için Leon da tepki göstermek zorunda kalacaktı. O, sırf babasının gözüne girebilmek için meraklı olduğu her uğraşı geride bırakıp asker olmayı kabullenmiş bir genç. Son kertede aralarında büyük bir uçurumun belirmesi, şimdi Cevdet'e hesap sormasına engel değil. Buraya kadar her şey tam da olması gerektiği gibi yani. Bundan sonrası da olması gerektiği gibi devam ederse, şahane...
Cevdet zeki bir asker. Bunu her seferinde üstüne basa basa belirtmek gerekiyor. Geçtiğimiz bölüm yorumumda da yazmıştım, koskoca bir karargah dolusu askeri öldürüp yine de Yunan safında gözükmeyi başarmış olması bile başlı başına büyük bir zaferdi. Böylesine bir cendereden kendisini kurtarmayı başaran adamın, başına gelecek her felaketi bir şekilde aşmasını istemek hakkımız. Tabii şunu da belirtmezsem eğer içimde kalır. Şimdiye kadar her söylediğine itimat edilen Cevdet'i, bir çeteci ve iki gün önce gelmiş subayın lafıyla gözden çıkartmak bence Flipos için bile fazla zorlamaydı. En azından kendi gözüyle de bir şeyler görmesini beklerdim ben bu kadar kesin hareket etmesi için. Hani o sıra çok büyük bir felaket de söz konusu olmadı ki, bu ancak Cevdet'in hainliği yüzünden olmuş olabilir diye düşünsün ve şartlansın... Neyse, Flipos bir kere gözden çıkartınca tam çıkarttı ve Cevdet ne derse inandıramaz oldu. Eğer Leon'un yardımı olmasaydı, pisi pisine de ölecekti doğrusu...
Kurtuluşunun anahtarı Leon'un ellerindeydi ve o da Bolşeviklerle bir araya gelip, isimlerinin yazılı olduğu listeyi gördüğü halde hiç ses etmediğini söyleyerek gereken hazırlığın yapılmasını sağladı. Tabii burada esas amacı, Kuvvacı olduğundan emin olduğu Cevdet'ten babasının hesabını sormaktı. Mâlum ki, eğer ölürse bunu yapamazdı... O üzerine düşeni yaptı, Cevdet de Hamilton'ın büyük ihanetini öğrendikten sonra Yakup'la kurduğu plânla kendi üzerine düşeni yaptı ve günün sonunda kendisini kurtarmayı ve yeniden Yunan Genarali kalmayı başardı. Hem de Türklere doğrultulan onlarca topu aynı anda imha etmiş oldu. Bir taşla iki kuş dedikleri bu olsa gerek. Bu saatten sonra Flipos'un ondan bir kez daha şüphe etmesi mümkün olmayacaktır. İşte bundandır ki, onun sonunun da Cevdet'in elinden gelmesi olası. Yaşadıklarının bedelini ödetmeden olmaz çünkü. Kızları üzerinden kendisini tehdit eden Vasili'ye, o tehdidin bedelini canıyla ödetmesi gibi...
Leon'a da bunları anlatmak zorunda kalacak şimdi. Neden kendisine deliler gibi aşıkken birden zıvanadan çıktığını ve kızları üzerinden yaptığı çirkin imaların bir bedelinin olması gerektiğini. Savaşta her yol sadece kimilerine göre mubahtır ve Leon da Cevdet de o yolun yakınından dahi geçecek insanlar değil nihayetinde. Elbette ondan hemen Cevdet'i affetmesini bekleyemeyiz. Ama kafasına dayadığı silahla, birlikte hareket edecekleri o yola sapmış oldu bile. Sorun şu ki bu 'geçici' durumu benimseme sürecinde, Hilal'e arasına duvar örebilir. Karşısına geçip, "Babanın Kuvvacı olması, benim babamı bilerek öldürtmesi anlamına geliyor biliyorsun değil mi?" demişken özellikle de. Umarım böyle bir şey olmaz. Bir istediğimiz oluyor diye, hemen bedel ödememize hacet yok sanıyorum?..
Hani şuan aralarında mesafe yokken dahi yan yana zar zor geliyorlar, iki dakika sahne yazılıyor; üçüncüsünde Azize gelip basıyor falan. Bir de aralarına duvar örüldüğünde olacakları düşünemiyorum. Ben zaten yorulmuş bitmişim, aralarındaki ilişkinin artık adı koyulsun demekten; şimdi "Hadi barışsınlar artık!" aşamasına yeniden dönmek istemiyorum. Biz o kısımları çok önceden geçtik mâlum... Bu arada Hilal'in vatan müdafaasında ön plânda olmamasından yakınıyorum ya çok istediği halde, ben artık bunu yazmaktan da yoruldum. Hatta bir şey söyleyeyim mi, ben eğer bölümün sonunda o haftalardır istediğimiz yola sapıldığını hissetmesem artık dizi hakkında yorum yazmayı da düşünmüyordum. Notlarımı aldım ama hiç niyetim yoktu doğrusu. Gelin bir orta yol bulalım, şu HiLeon konusunda da. Bu kaçak dövüş halinden gerçekten sıkıldı(k)m.
Latife hanıma da bu bölüm veda ettik, Mustafa Kemal'e yazdığı mektupta Azizelerden neden bahsettiğini hâlâ pek anlayabilmiş değilim ama gitmesi biraz içimi burkmadı değil. Hare Sürel'in emeklerine sağlık... Atıla çıkmıştı zaten haftalardır. Daha doğrusu Türklerin safına geçtiğinde tüm heyecanı öldürülmüştü karakterin. Şuan yaşadığı sonun daha önce gelmesinden de şahsen rahatsız olmazdım. Yine de söz konusu kişi Okan Yalabık olunca, görmeyi özleyeceğim sanırım. Tüm emeklerine teşekkürler. Netflix dizisinde ise başarılar... Özellikle Cevdet'in işkence sahnelerinde çokça darlandığım ama Leon'un ona gösterdiği şefkâtle de içimin huzurla dolduğu bir bölüm oldu. Finali ise her manada oldukça vurucuydu. Bakalım bu bir küçük CevLeon meselesinin sonu istediğimiz yere varacak mı...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder