Beklenen Kral
Demet Gül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Demet Gül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Eylül 2016 Perşembe

Aşk Laftan Anlamaz: Olan kime oluyor gerçekten?..


İnsanın bir şeyler için mücadele edebilmesi bazen çok zor olabilir. Gözüne kestirdiği her hedef, yeni bir hüsranı beraberinde getirebilir. Adım attığı her seferinde, yeni bir yanlışa basabilir. Hiç olmadı, daha büyük acıların içerisine gömülebilir... Neyi, nasıl yaptığının önemi olmuyor bazen. Ne kadar çaba sarf edersen et, boşa kürek çekiyorsundur daima. Zira öyle bir çıkmazın içerisindedir ki, kurtulamazsın kolayca. Yok saysan da çare değil, canının bir parçasını bir kenarda bırakamazsın. Her türlü üzülür, daima yıpranırsın... Murat'ın çaresizliği de biraz böyle. Büyük bir aşka ait olan kalbi, hiç olmayacak birinin esiri konumuna düştü son dört bölümde. Klişelere bezenen birbirinden trajik sahnelerin gölgesinde, olan Hayat ve o'na oldu sadece...

18 Ağustos 2016 Perşembe

Aşk Laftan Anlamaz: Aşka söz geçer mi?..


İnsanın kalbinin atmasını önlemesi ne kadar mümkündür? Mümkün müdür, aşkına engel olabilmesi? Gerçeklerden ne kadar zaman kaçabilir ki, boşa yalanlar savursun? Ne kadar zaman daha susturabilir kalbinin haykırışlarını, atmasını asla önleyemediği gibi?.. İstemediği, beklemediği bir çocuğun babası olacak olmakla bitmiyor Murat'ın başına gelecekler. Ruh hastası bir kadının kocası, kalbinin sahibi Hayat'ın uzağı olacak artık. En azından böylesini plânlıyor. Peki bu konuda ne kadar başarılı olabilir?..

28 Temmuz 2016 Perşembe

Aşk Laftan Anlamaz: Aşkın dile gelemeyişi...


İnsanın aşktan kaçabilmesinin ne kadar zor olduğu mâlumunuz. Platonik de olsa hisleriniz, engelleyebilmeniz de, kalbinizi susturabilmeniz de imkansız. Hele aşık olduğunuzu kabul etmemek gibi bir hataya düşüyorsanız, yandınız. Aşk ateşi daha güçlü içine çeker sizi, daha çok yakar, daha çok terletir. Tam da Murat'ın içerisinde olduğu durum gibi. Aşktan dört dönüyor ama asla belli etmek taraftarı değil düşüncelerini. Kalbi kor olmuş yanıyor, o öylece durmuş sadece tavır yapıyor...

23 Haziran 2016 Perşembe

Aşk Laftan Anlamaz: İlk bakış


Her yanımız romantik komedi ile doldu kabul edelim. İnsan ister istemez, nefes almak için aralık yaratılsın istiyor ve haliyle hepsi de izlerken keyif vermiyor. Burada benim ayrıca söylemem gereken bir itiraf saklı. Ben Aşk Laftan Anlamaz'ın ilk bölümünde gerçekten çok sıkıldım. "Hiç böyle hayâl etmemiştim" diye de sayıklandım durdum. İkinci bölüm için de televizyon karşısına büyük bir korkuyla geçtim. Ama korktuğum bu sefer başıma gelmedi. İlk bölümden daha akıcı ve daha çok kendine çeken bir bölüm vardı karşımızda. Karakterler daha bir oturmuştu. En önemlisi de, dakikalar dolsun diye yazılan 'sıradan' sahneler baygınlık geçirtmiyordu. Böylece, umut da geri geldi. Umarım yarı yolda yeniden bırakıp gitmez tabi...

20 Ocak 2015 Salı

Ulan İstanbul: Baskın basanın olacak mı?


Her şey zaten birbirinin içerisine girmişken bir de Firuz'un dahil olmasıyla daha da içinden çıkılmaz bir hal alan Nevizadecilik, çetemizin başını her bölüm daha da büyük sorunların içerisine sokmakta. Dün akşam yayınlanan 30. bölümde de, son ana kadar her şey arapsaçı misali karışmıştı. Firuz dilinden hiç düşürmediği delil CD'sini karakola göndermek için talimatı verdiği sıradaysa istediği sonucu elde etti. Bu sorunlu gelişmeyi yaşamadan atlatan çetemizin ise ondan nasıl kurtulacaklarına dair en ufak bir fikri bile yok... Lafı daha da fazla uzatmadan, hemen bölüm analizine başlayalım derim...

30 Aralık 2014 Salı

Ulan İstanbul: Şimdi ne olacak?


Bir keşmekeşin içerisinde ve aynı derecede bilinmezliklerle örülü bir bölümdü izlediğimiz. Başından beri çetemizin üzerinden eksik olmayan kara bulutlar, bölüm sonunda büyük bir gök gürültüsüyle yıldırımları üzerilerine saldı... O yıldırımlar şuan için tam bir muallakken, lafı fazla uzatmadan bölümün analizine başlayalım...

23 Aralık 2014 Salı

Ulan İstanbul: Son tezgah


Dün akşam yayınlanan bölümüyle, Ali Rıza'nın kurtarılması noktasında son kez tezgah çeviren çetemizin; en son bu mutluluğu yaşadığında, Doğan tarafından paralarının çalındığı gerçeğini unutmadan oturup izledim Ulan İstanbul'u. Dizinin bu bölümünde, geçtiğimiz bölümlere nazaran daha kolay bir dümen vardı ama günün sonunda, aslında her şey daha büyük bir çıkmaza göz kırpıyordu... Lafı fazla uzatmadan, dizinin yirmi yedinci bölümünün analizine başlayalım...

10 Aralık 2014 Çarşamba

Ulan İstanbul: Kim geleceğini merak etmez ki?..


Yine bizi şaşırtmayacak olay örgüleriyle, çetemizin başının beladan kurtulduğu bir bölümdü pazartesi akşamı izlediğimiz yirmi beşincisi... Hayati polisler tarafından yakalanmış ve ağzından çıkan ilk laf, "Kandemir" olmuştu ama olaylar bambaşka gelişecekti. Günün sonunda ise yeni bir bela, çetemizin tam da yanlarında sessizce beklemekteydi... Bakalım bu bölümde neler olmuş...

2 Aralık 2014 Salı

Ulan İstanbul: Gazanfer Nevizade'nin hazinesi


Geçtiğimiz bölüm diziyi darmaduman bıraktığımızdan, bu bölümün geçen bölümün arkasını kurtaracağını zannetmiştim ama jenerik öncesi gösterimde tüm sorunlar çoktan çözüme kavuşmuştu. Yani Uğraş Güneş'in oyununa geldik kısaca. Yeni bir ters köşenin ardından yeniden komedi ağırlıklı bir bölüm vardı karşımızda. Uzun lafın kısasına gelip, dizinin yirmi dördüncü bölümünün analizine başlayalım derim...

25 Kasım 2014 Salı

Ulan İstanbul: Balıkları taze, kaderleri virane


Karamsarlıklarla örülü bir bölümle ekrana geldi, dün akşam Ulan İstanbul. Böylesine buhranlı bir bölüm hakkında ne ön yazı ne de final çıkarımı yazamayacağım. Madem öyle, hemen bölüm analizine başlayalım...

18 Kasım 2014 Salı

Ulan İstanbul: Çek git


Oldukça fazla olayın bir araya sıkıştırıldığı bir bölümle ekrana gelen Ulan İstanbul, bu hafta resmen beyin devrelerimi hasara uğrattı... Tabi içerisinde bir de reklam saklıydı... Malum pazar günü Şeref Meselesi yayın hayatına başlıyor ve Kanal D reklam taktiğinin suyunu çıkartarak, bir de Ulan İstanbul içerisinde reklam yaptı. Neyse isyan bayrağını açmayacağım ama hakkında bir analiz yazdığımda bu suyu çıkan tanıtım ve reklamlara oldukça fazla dokunduracağım... Lafı fazla uzatmadan dün akşam yayınlanan yirmi ikinci bölümün analizine başlayalım...

11 Kasım 2014 Salı

Ulan İstanbul: Kumpaslar çetesi


Karlos'un vurulmasından sonra büyük bir şok dalgası kaplamışken içimizi, ona bir şey olmayacağını da aslında adımız gibi biliyorduk... Çok da süründürmeden henüz yeni bölümün başında işin hallolması ise oldukça şahaneydi... O vurulma sahnesi ve çetemizin neler çevirdiğini gördükten sonra da Uğraş Güneş'e hayretlerimizi yollamayı ihmal etmedik... Lafı fazla uzatmanın alemi yok, bakalım Ulan İstanbul'un yirmi birinci bölümünde neler neler olmuş...

4 Kasım 2014 Salı

Ulan İstanbul: Ölüme kucak açmak


Son sahnesine kadar gayet eğlenceli giden ama Karlos'un vurulmasıyla, iyi giden her şeyi de rezil eden bir bölümle ekrana geldi dün akşam Ulan İstanbul... Çok fazla uzatmadan lafı, dizinin dün akşam yayınlanan yirminci bölümünün analizine başlayalım...

28 Ekim 2014 Salı

Ulan İstanbul: Asil Nevizadeler


Belanın bir türlü peşlerini bırakmadığı Nevizadeler, yeni bir güne uyandıklarında; her şey yine karman çorman bir tabloyu resmediyordu ama günün sonunda hepsinin üstesinden teker teker gelmeyi başardılar... Bu başarının sonunda ise yine bir kuşku ve endişe beklemekteydi herkesi... Ulan İstanbul, kendine yaraşır bir bölümle daha ekrandaydı anlayacağınız. Lafı daha fazla uzatmadan, on dokuzuncu bölümün  analizine başlayalım...

21 Ekim 2014 Salı

Ulan İstanbul: Hayati'nin imtihanı


Yine çetrefilli, komik, heyecanlı ve bol ele yüze bulaştırmalı bir bölümdü dün akşam izlediğimiz, on sekizincisi... Bölümün sonunda, yaratılan kurgu ağı sayesinde her şey birbirine o kadar mükemmel bağlandı ki etkilenmemek elde değil, Uğraş Güneş'in kaleminden... Lafı daha fazla uzatmayayim ve başlayalım bölümün analizine...

14 Ekim 2014 Salı

Ulan İstanbul: Kandemir'in kabusu


Yeniden bir sonraki haftaya sarkan işlerinin, en dramatik yönü ise iş üstündeyken yakalanmaları oldu çetemizin. Cidden hiç bahtları yok yahu... Nereye gitseler, orada Ceyhun... Şimdi birde üzerine yetmezmiş gibi Maşuka ve Şehriban da yanında... Ulan İstanbul bu kadar çok karşılaşmayı sorgulatsa bile bizlere, ne mümkün kızmak Uğraş Güneş'e... Kafiyemi de yaptım(!), o zaman on yedinci bölümün analizine başlayalım...

7 Ekim 2014 Salı

Ulan İstanbul: Mahmut virüsü


Geçtiğimiz bölüm, başlarına gelecekleri bilmeden kendilerini tiksinç gösteren çetemizin; bu bölüm kendi arkalarını toplamaya çalışacakları çok belliydi. Şimdiye kadar tüm yalanlarına sonuna kadar inanan Ceyhun'un, sırf Derya ile olan birlikteliklerinin bozulması sebebiyle birden onları güvenilmez ilan etmesi de büyük bir ironiydi. Sonuçta Doğan'ın kardeşinin yanına gittiklerinde, abisinin ne yapıp ettiğinden haberdar olmadığını söyleyen çocuğa inanmışlardı. Daha önceki birçok zorlama yalanlarına inandığı Nevizadeler'i, şimdi bu kadar sıkıştırmanın nedeni de bu yüzden sadece onlara inanmamak olamazdı. İnsan karşısındakine bir an bile olsa negatif duygu beslediğinde, onunla ilgili tüm olumsuzluklar derya olur akar önünde... İşte Ceyhun'da da o derya, bizim Derya'yı alamamasından kaynaklı akıyordu şiddetlice... 

30 Eylül 2014 Salı

Ulan İstanbul: Ev hali


Şüphesiz bu zamana kadarki, en iyi bölümdü dün akşam izlediğimiz on beşincisi. Ne kadar güldüğümü dahi hatırlamadığım bölümün başrolünde ise Şehriban yer alıyordu. Bir insanın her hareketi, her söylemi, her tepkisi bu kadar mı komik olur?.. Zeynep Kankonde resmen döktürmüş bu bölümde. Zaten, kendisine kim "Şehriban ol" demişse, tam on ikiden vurmuş kesinlikle... Daha fazla uzatmadan sözü, gelelim bu bölümün analizine...

23 Eylül 2014 Salı

Ulan İstanbul: Büyük bir sihir


Dizinin ilk bölümünün havasında başladı, dün akşam yayınlanan on dördüncüsü... Zira elde avuçta ne varsa, artık yoktu. Sıfır(!) noktasındaydılar-anladınız siz onu-. Ve Kandemir'in, ilk bölümde olduğu gibi İstanbul'a saydırmasıyla başladı dizi. İlk bölümden farklı olarak denizde bir yatta değil, kıyıdaydı. Ve sahnenin sonunda etrafında da haramileri durmaktaydı... Paraların ortadan kaybolmasına, en başından beri hiç üzülmedim biliyorsunuz. Üzüldüğüm tek nokta, Doğan'ın ölümü olmuştu bu süreçte. Zira, çetemizin de yanan içinin en harlı köşesi Doğan için kavrulmaktaydı... Ve şimdi yeniden ayakta durmanın ve Ali Rıza'yı kurtarmak için, en baştan mücadele vermenin zamanıydı... Lafı daha fazla uzatmayayım ve on dördüncü bölümün analizine başlayalım...