Beklenen Kral
Ecem Özkaya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ecem Özkaya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Nisan 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Duygulandım mı ne?..


Elinden bir şey gelmediğinde, hayata karşı durmak daha da zorlaşıyor gerçekten. Bir çıkış yolu bulamadıkça da derine, daha büyük bir bilinmezliğe sürükleniyor o hayat denen şey. Nefes alması da zorlaşıyor, ayakta durması da. Ama önemli olan şeyin pes etmemek olduğunu kavradığında, çözüm de beraberinde geliyor... Pes etmemek lazım, hiçbir zaman. Azimle, kararlılıkla ayakları üzerinde durmaya çalışmalı. Her şey bitti diye duraksamadan, eldekilerle ne yapılır diye düşünmeye odaklanmalı. Sonunda kazanacağına inanmalı... Cevherler için bu saatten sonra gereken şey tamamen bu. Pes ettiklerinde, vazgeçtiklerinde bellerini doğrultabilmeleri mümkün değil. Ve böyle yaparak Torunbaşlar'ı sevindirmeleri de doğrudan söylemek gerekirse, biz seyircilerine ihanet olacaktır...

19 Nisan 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Dedektiflik onlardan sorulur!..


İnsanın en büyük zaaflarından birisidir, kin. Hele temeli yoksa, daha fena. Zira neden mücadele ettiğini bilmeden savaşa girdiğinde daha büyük zayiatlar verir insan. Kazanmak için attığı her adımda, kaybetmeye yaklaşır. Kazanmaya başladığını düşündüğü anda da, gerçek bir yenilgi ile kucaklaşır. Kin, böyledir. En çok o kinin sahibine zarar verir. Hele de, dediğim gibi hiçbir temeli yoksa... Hazer'in günün sonunda en büyük kaybı yaşayacağı açık. Zira, açıklar vermeye başladılar bile şimdiden. Şimdiden, sorunlar baş göstermeye başladı onlar için de. Her ne kadar şuan dara düşmüş görünen Cevherler olsa da, günün sonunda ortada Torunbaşlar diye bir şirket kalıp kalmayacağı, muamma...

10 Nisan 2017 Pazartesi

Hayat Şarkısı: Hadi Hülya göster gücünü!..


Birine iftira atmak, onu karalamak ne kadar da kolay. Ne kadar da kolay, insanların canıyla, ekmeğiyle oynamak. Ne kadar da kolay, intikam alıyorum diye onca kirli hesaba tutulmak... Hazer'i anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Ona hak vermek için, bak şurada da doğru demek için çabalıyorum ama hiçbir şey üretemiyorum. Bir karakterin böylesine yersiz bir intikam oyununa girişmiş olmasının içinden çıkamıyorum...

3 Nisan 2017 Pazartesi

Hayat Şarkısı: Haklıyken, haksız olmak...


Yeni gününde, özetsiz yeni saati ile Hayat Şarkısı izlemek öncelikle bir garip geldi söyleyeyim. Hatta öncesinde Bodrum Masalı'nı izlediğim için, daha henüz hiçbir şey olmadan o bitip de hemen Hayat Şarkısı başlayınca, bölüme adapte olmam birkaç dakikamı aldı. Alışık olmamak ayrı, 150 dakikalık bölüm için yazılmış senaryosunun yarısını izlemek ayrı mâlum. Neyse, konumuz zaten o değil. Daha sonraki süreçte ise bölümün içerisine hemen iliştim. Hatta hoşuma bile gitti pazar akşamı olması. Dilerim yeni günü bol reyting ve şans getirsin...

22 Mart 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Bir sayfa kapanır, yenileri hiç gecikmez...


Bir salı gecesinde son kez, Hayat Şarkısı hakkında yazmaya başlıyorum. Reytingleri hiç de kötü değilken bu kararın alınmış olmasından ötürü çokça sinirliyim aslında. Orada hiç izlenmeyen yeni dizisi duruyorken kanalın hem de ama ne yapalım, karar alınmış bir kere. Bundan böyle pazar akşamları oturur izleriz biz de dizimizi. Özetsiz, mayıs sonuna dek... Salı akşamlarını anlamlı kılıyordu, bakalım pazar akşamlarını da kılacak mı. Çok korkuyorum, bunun sadece gaz alma kararı çıkmasından zira. Her ne kadar ortada kesin bir tarih dolanıyor ve 'Bahar Sürprizi' diye yaptıkları değişikliğe güzel bir kılıf bulmuş olsalar da. Bakalım, neler olacak sonunda...

15 Mart 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Gerim gerim gerilmek...


Sizin hiç bir çocuk şarkısı dinlerken gözünüz doldu mu? Benim bu bölüm, Bayram Cevher'in ağzından Kırmızı Balık'ı dinlerken doldu. Bir insanın nasıl bu kadar mükemmel performans çıkartabileceğine olan şaşkınlığımla birlikte hem de... Dizi değil de, gerçekmişçesine izlediğimiz buhranın gölgesinde bir bölümü daha devirdik. Ne zamana kadar Cem'in kahrını çekeceğiz bilemiyorum ama nefes alamayacak raddeye geldiğim kesin...

8 Mart 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Katlanamıyorum...


Yine bolca söyleneceğim bir yazıya başlıyorum, hazır olun. Ama sanmayın ki genele dair bir söylenme olacak. Safi, Cem'e dair yine, yeni, yeniden. Gerçekten illallah ettim çünkü. İzlemekten hazzetmek şöyle dursun, tahammül edemiyorum karakteri görmeye, o ağza bir türlü oturmayan dublajı dinlemeye. Onun dışında enfes bir bölüm izledik. Her duygudan da tattık. Ama tüm bu güzelliklerin arasında karşımda Cem'i gördüğüm her seferinde sinirim tepeme çıktı, durdu. Katlanamıyorum, sevgi pınarım Mahinur Erguncum; katlanamıyorum. Ne olursun Cem defterini artık kapat. Bu kadar suni, inandırıcılıktan yana zerre etkisi olmayan bir karakterin elinde bizi heder etme. Bir iki haftaya bitsin lütfen bu mesele...

22 Şubat 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Bir anlamı olmalı...


Huzurun bir parçası olmak ne de zor. Huzura ulaşmak, huzura sahip olmak. Huzurla dolması içinin, ne kadar da güç. İnsan huzur ararken, mutsuzluğun kucağına ne kadar da çok düşüyor. Ne kadar üşüyor orada, ne kadar titriyor. Huzuru bulduğunu sanması var bir de, en çok da sonradan canını o acıtıyor. Zira yıkımı daha büyük oluyor. Bir de huzuru elinin tersiyle itenler var. Azimle ve kararlılıkla ardında bırakmaya çalışanlar. Yıllarca o 'huzur' için mücadele etmişken, şimdi birden o huzura sırt çevirenler var. Hülya gibi mesela... Tamam, başta ben de kendisine hak verdim. Ben de dik duruşuna hayran oldum ve gözüm kapalı Kerim'i suçladım. Ama bir yerden sonrası artık lüzumsuzluğun öte tarafına geçti. Lüzumsuz kere lüzumsuzdu çünkü her biri!..

15 Şubat 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: İnansanız iyiydi sanki?..


Öfkeyle kalkan, her zaman zararla oturur mu? Bilir mi sonunda yaptığının yanlış olabileceğini? Haksızken dahi, haklı olabilir mi peki? Öç almak için, gerçekten haklı olmak gerekmez mi? Sürekli başkalarından hesap soruyorken, dönüp de kendine "Neden yapıyorum ben bunları?" der mi? Demeli mi, dememeli mi? Cem gerçekten ne yapıyor şimdi? Biz neden onun lüzumsuz, gereksiz ve bir o kadar da can sıkıcı intikamına maruz kalıyoruz? Neden, haksız olduğunu ve hiçbir şekilde haklı görülmeyeceğini bile bile başkalarına acı çektirişini izliyoruz? Neden kimsenin aklına, kilit değiştirmek geliyor da evin girişine kamera taktırmak gelmiyor? Cevher ailesi bu yahu, Cem bela olmasa herhangi bir mevzu sebebiyle şehrin iti kopuğu da bela olabilir başlarına? Neden, bu kadar dikkatsiz bu Cevherler ve neden, Hülya sürekli ayak diretmekte?..

1 Şubat 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Bir günde böyle olmadı ki...


Güven ne kadar önemli bir duygu. Güven duyulmak ne kadar da gerekli. İnsanın hem kendini ispat edebilmesi hem de kendine inandırabilmesi için. Söylediklerinin sorgulanmaması, altında çapanoğlu aranmaması için... Elbette başkalarının senin hakkında ne düşündüğünün pek de önemi olmamalı ama başkalarının işte, değer verdiklerinin değil. İster istemez takarsın, takılırsın. İster istemez üzülürsün, yara alırsın. O yüzden, güvenilir olmaya çalışmanın en doğrusu olduğunu bilirsin. Peki başarabilir misin?.. Hülya mesela, geçebildi mi şimdi güven sınavından? Kaçıncı yalan, kaçıncı olay, kaçıncı sorun bu... Bundan sonra belini gerçekten doğrultabilir mi? Eğer Düğme olmasaydı, şimdi hali nice olurdu?..

25 Ocak 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Geçmişin yükü...


Geçmişin yükü her zaman daha da ağrıtır belini. Engel olamadığın yaşananların seni nasıl harap ettiğini izlersin yalnızca. Müdahale edemediğin gibi, susturamazsın da ağızları hiçbir zaman. Senden herkes vazgeçmişken, birinin arkanda durmasını ister ve beklersin. Gülmek istersin, sevilmek ve daha nicelerini. Bulabilir misin peki? Nereye kadar dayanır ki kalbin yok sayılmaya ve ötelenmeye? Gerçekten bu saatten sonra mutluluk mümkün müdür Hülya için?..

30 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Ne yaparsan kendine...


Her yanı yara bere içinde ne kadar mücadele edebilir insan? Ne kadar süre daha ayakta kalabilir, hiç korkmadan. Kaç kez daha kanamalı her yeri diyet ödemek için? Kaç kez daha diyet ödemeli, kurtulmak için?.. Haklı/haksız kavramının sürekli boyut değiştirdiği bir dizi Hayat Şarkısı. Bir hafta haklı cephesinde başkası varken, diğer hafta bambaşka biri o cephenin yeni sahibi olabiliyor. Yaşananlar, yaşananlara verilen tepkiler ve bize sunulan haliyle hayatlar o kadar değişken ki, bu durum artık sıradan bir hâl almış durumda...

23 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Sıradaki?!


Bir bilinmezlik hâli sarmışsa dört bir yanını, çıkar yol bulmak her geçen an daha da zorlaşır. Ne yapsan elinde kalan hayat için, ne kadar daha uğraşılır?.. Hülya'nın, ne yapsa elinde kalıyor gerçekten hayat. Hep bir şekilde tökezliyor ve yeniden ayağa kalkma mücadelesini izliyoruz. Her kazandım sandığında, başka bir yenilginin hazırlanışını görüyoruz. Sanırım böyle de sürmeye devam edecek. Evet, en sonunda hep kazanıyor ama bedel de ödemiyor diyemeyiz herhalde bunca ızdırabın sonrasında?..

16 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: İnsan kendi topuğuna sıkar mı?..


Kafanın dikine gitmek her zaman için kötü bir yola varmak olmayacağı gibi, sonunda iyi yola ulaştıracağının da garantisi yoktur. Bir bilinmezliğin içerisindesindir ve o an belirler her şeyi. Bir anlık hataya düşersen geri de dönemezsin. Zira, katettiğin yol karanlığa çoktan gömülmüştür. Yani artık vazgeçemezsin; tebrikler. O bilinmezliğin mahkumu haline geldin... Nilay ve Zeynep için başının dikine gitmek sıradan bir olay. Hayat Şarkısı'nı genel olarak düşündüğümüzde böyle çok karakter var, başta da Hülya ama şuan konumuz; bu iki yılan...

9 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Huzur istersin ama sana kalan sadece hüzün olur...


Huzur istersin bazen. Düşünmeden geçirmek dakikaları, saatlerini. Bir daha hiç elde edemeyeceğin bir tepkiymişçesine korkmadan, sadece gülmek istersin. Hemen ardından bir felaket gelecek diye endişelenmeden, mutlu olmak. Sadece, hayatın olağan akışına ayak uydurmak istersin. Sadece nefes almak, sadece oturmak, sadece yaşamak. Başarabilir misin muâllak. Ancak, her sabah güneş kara bulutlar ardında saklansa bile yeniden doğar. İçini ısıtmasa bile, ışığını saçar... Kötü dönemlerden geçebiliyoruz. Üstesinden gelemeyeceğimizi düşündüğümüz, pes etme noktasına geldiğimiz, hatta nefes alamıyor gibi hissettiğimiz dönemlerden... Tıpkı Hülya, tıpkı Melek, tıpkı Hüseyin gibi... Hep bir çıkmaz sokak karşılarında tam dibine ulaşmalarını bekliyor. Hülya şanslı, duvarları aşmayı başarabilir. Peki ya, Hüseyin ve Melek? Duvarı aşabilecek kadar şanslı mı?..

2 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Mutlu mutsuz...


İnsana mutlu olmak için zaman dahi vermiyor bazen kader. İçerisine çekildiğin gerçekler hep başka bir yaranı kanatıyor ve acının gölgesinde yaşıyorsun. Mutluluk belki bu yaranın açılmasında saklı ama yaşadıklarından öylesine canın yanmıştır ki, bir daha hiç nefes alamayacakmışsın gibi hissediyorsun... Hülya için çocuk meselesi tam bir çok bilinmeyenli denkleme döndü. Ne yaparsa yapsın içerisinden çıkamadığı bir hâl aldı ayrıca. Ve şimdi başka bir çocuk meselesi kapısını aşındırmakta. Hem de acısı en derininde saklı olanını...

26 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Beklentiler...


İnsanı en çok beklentileri yaralar. Zira beklentilerin gerçekleşsin diye beklerken elindekinin de kıymetini bilmez olursun. Yetinemediklerin daha sonra, pişmanlıklarına dönüşür ve yine bir beklenti içerisine gömülürsün. Bu bir döngü halini aldıktan sonraysa, çıkmaz sokağın başına gelmişsin demektir. Beklentilerin uzunca bir duvardır artık, aşsan aşamazsın; dönmeye kalksan geride bıraktığın her şeyi beklentilerin uğruna harcamışsın... Hülya da beklentilerinden çok çekti. Yokluk içerisinde geçmiş bir çocukluk, genç yaşında anne olmanın yükü ve çocuğunu kucağına alamadan kaybetmiş olmanın acısı. Bunlar iyi bir hayata ulaşmanın beklentileriyle başına gelenlerdi. O çıkmaz sokağa denk gelmişti yani. Ama şanslıydı, çocukluğunda tutunduğu aşk daha sonra yüzüne güldü. Allem etti kallem etti, bin bir kötülük yaptı ve o duvarı aştı. Bir daha çocuğu olamazdı, Mehmet'e tutundu. Onu kaybetme ihtimali ölümle eş oldu. Yaptığı her kötülüğün ızdırabını da çekti ve o olmayacak denen çocuk da bu sefer onun karnına tutundu...

19 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Anneliğin kaybetmekle imtihanı...


Anneliğin insana yüklediği misyon bambaşka olmalı. Bir erkek gözüyle, bu duyguyu anlamak çok zor. Ama tahmin edilebilir. Kendini ikinci plâna attığın bir dünyanın kapısı açılır sana. Kendinden çok çocuğun için yaşarsın. Kendinden çok onun için uğraşırsın. Daima kendinden ödün verirsin. Peki bir gün elinden almak isterlerse ne yaparsın?.. Annelik doğurmakla başlayan bir masal ancak, büyütürken verdiğin tüm emekler bir bütün kılıyor bu masalı. Sadece doğurmakla bitmiyor yani mesele, onun için ne fedakarlıklar yaptığın önemli olan. Hangi taşın altına elini koyduğun, hangi çıkmaz sokakta yolunu aydınlattığın onunla arandaki bağı kuran. Doğururken başkasına satmak için para pazarlığı yapmışken, aradan biraz zaman geçince ideal anne olunuyor mu gerçekten?..

12 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Aile kalmak istemenin bedeli...


Bazen göze aldığımız şeylerin bizi nasıl bir felakete sürükleyeceğini kestiremeyiz. Gözümüz kararır ve düşünmeden hareket ediveririz. Sona erdiğindeyse, geç olduğunu anlar; bu sefer de her şeyi tersine çevirmeyi isteriz... Bizler sürekli hata yaparız ama bazı hatalar vardır ki, asla geri dönüşü yoktur. Olmuş, bitmiştir. Her yer çoktan yanmış, küle dönmüştür. Ne zamanı geri alabilirsin ne de olanı düzeltebilirsin... Hülya'nın birkaç bölümdür dilindeydi zaten 'öldürmek' fikri. Kurtuluşun en güzeli bu olabilirdi. Lâkin böylesi, olabilecek en kötü fikirdi...

5 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Aklında ne var Hülya Cevher?


Ne kadar mantıklı mazeretlerimiz olsa da, yaptığımız hataların bedelini bir şekilde ödüyoruz. Ya fikren, ya ruhen ya da bilfiil acı çekerek. Bunlardan ders çıkartabilirsek, ne alâ. Çıkartmaz ve aynı şekilde hareket edersek, her şey daha da dramatikleşiyor ister istemez. Eğer iyi bir plânla yola çıkmadıysan özellikle de. Zira bir yerden sonra tepetaklak oluveriyorsun... Hülya kafasında aynı anda birbirine kuyruğu değmeyen kırk tilki dolaştırma potansiyeline sahip bir karakter. Sanki bir plân kurmuş gibi geldi ama ya kurmadıysa? İşte o zaman yandı...