20. bölümde vedalaştığımız, açıkçası zamanında çokça kızdığım ve bana diziyi dokuz bölüm boyunca düzenli izlemeyi de bıraktıran bir ikili Aksel Bonfil ile Hakan Bonomo. Daha sonra ben açıklarımı kapattım, onlar gitti ve üzerlerine de tam tamına altı kez senaryo ekibi değişti. İkinci sezona geldiğimizde, tüm Kirazcanların dilinde aynı şey vardı; "Keşke onlar gelse"... Ve geçtiğimiz hafta öğrendik ki dizinin yeniden senaristleri onlar oldu. Ama artık bazı şeyler için de çok geçti... Olsun, özlem giderdik. En önemlisi de, onlar devam etse nasıl bir yerde olurduk; onu gördük...
Kendini ateşe atmaktan hiç çekinmeyen olarak, Poyraz'ın korkusuzluğunu nereye koysak bilemiyorum aslında. Korkmuyor yahu, korkmuyor adam... Polisliği elinden gitti, hapislere düştü, sevdiği kadınla babası arasında kaldı, her şey oldu; ama Poyraz bildiğinden şaşmadı. Neyi doğru bildiyse o yolda ilerledi. Onun için şimdiye kadar antikahraman dedim hep lâkin o, kahramanlığa çoktan soyundu bile...
Haklı ile haksızın yer değiştirdiği, suçlunun cezasını bulduğu ve aşkın hem komedi hem de dramla güçlü kılındığı bir bölümle ekrana geldi bu hafta; Güneşin Kızları. Yine başından sonuna gerilim doluydu. Lâkin aralara serpiştirilen bin bir komiklikle, o gerilimin yok olduğu da çok oldu...