Beklenen Kral

1 Kasım 2016 Salı

İçerde: Yalan yalan içinde...


Yalanlar, yalanlar, yalanlar... Bir insanın geçmişinden kaç tane yalan çıkabilir gerçekten? Attığı her adım, söylediği her söz, yaptığı her şeyin altında bir dümen saklama olasılığı nedir? Böylesine hin bir adam nasıl olmuş da bir kebapçı salonuyla yetinip koca bir holding yaratıp dünyaya açılmamış peki?.. Celal ile ilgili her hafta başka bir gerçek öğreniyoruz, her hafta başka bir yaptığı ortaya çıkıyor. Bunlar hep büyük adımlar aslında ama hikâye bir adım dahi ileriye gitmiyor...

31 Ekim 2016 Pazartesi

Ekrandan Haberler - 24-30 Ekim 2016


Haber Başlıkları
- Aşk Laftan Anlamaz (Gün değişikliği)
- Arkadaşlar İyidir (Final)
- Umuda Kelepçe Vurulmaz (Başlıyor)
- Aşk ve Mavi (Başlıyor)
- Cesur ve Güzel (İkinci tanıtım geldi)
- Bu Şehir Arkandan Gelecek (Kadın başrol belli oldu)
- Demet Akbağ ile Çok Aramızda (Başlıyor)

27 Ekim 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Aşktan kaçamazsın...


Gerçek bir aşkın karşısında hiçbir şey ve kimsenin duramayacağı açık. Ne olursa olsun, yaşanmamış bir aşk için de bitti denemez. Ne kadar inkar edersen et, bu asla değişmez. Kavuşursun, kavuşamazsın orası ayrı. Ama kalbin aşktan yanarken bitti diyorsan, daha da büyür yangının. Daha da altından kalkamazsın... Ayşegül'ün de Poyraz'ın da aslında bu duruma şerbetli olması gerekirdi. Sadece Poyraz'ın -sözde- öldüğü andan sonrası için değil, öncesi için de durum bundan ibaret çünkü. Sevgiliyken bile aşklarını hep sınırlı yaşayan bir ikiliydi onlar. Asla tam anlamıyla mutlu olmalarına müsaade edilmedi. Asla huzurlu bir an geçirmeleri istenmedi. Ne yani, o zaman dahi aşktan yanıyorken; iki yıllık koskoca hasret, şimdi bir kızgınlığa feda edilebilir mi?..

26 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Beklentiler...


İnsanı en çok beklentileri yaralar. Zira beklentilerin gerçekleşsin diye beklerken elindekinin de kıymetini bilmez olursun. Yetinemediklerin daha sonra, pişmanlıklarına dönüşür ve yine bir beklenti içerisine gömülürsün. Bu bir döngü halini aldıktan sonraysa, çıkmaz sokağın başına gelmişsin demektir. Beklentilerin uzunca bir duvardır artık, aşsan aşamazsın; dönmeye kalksan geride bıraktığın her şeyi beklentilerin uğruna harcamışsın... Hülya da beklentilerinden çok çekti. Yokluk içerisinde geçmiş bir çocukluk, genç yaşında anne olmanın yükü ve çocuğunu kucağına alamadan kaybetmiş olmanın acısı. Bunlar iyi bir hayata ulaşmanın beklentileriyle başına gelenlerdi. O çıkmaz sokağa denk gelmişti yani. Ama şanslıydı, çocukluğunda tutunduğu aşk daha sonra yüzüne güldü. Allem etti kallem etti, bin bir kötülük yaptı ve o duvarı aştı. Bir daha çocuğu olamazdı, Mehmet'e tutundu. Onu kaybetme ihtimali ölümle eş oldu. Yaptığı her kötülüğün ızdırabını da çekti ve o olmayacak denen çocuk da bu sefer onun karnına tutundu...

25 Ekim 2016 Salı

İçerde: Bu nasıl bir olmayacaklar silsilesi?..


Gerçeklerin gölgesinde bir yalanı yaşıyor olmak nasıl bir duygudur acaba?.. İnandığın tüm doğruların birer yalandan ibaret olması ve şimdiye kadar yaptığın birçok şeyin, bu sebeple sadece kendine zarar verdiğini anlamak gerçekten acıtır herhalde insanın canını. Adım atacak dirayet bulamaz, kime güveneceğini şaşırır, neye inanacağını bilemez ve pişmanlık başlar. Ama hangi pişmanlık olanı değiştirebilmiş ki? Hangi pişmanlık kendini kurtarmak uğruna bir başkasının bertaraf olmasına, hatta ölmesine seyirci kalmayı hafifletebilmiş?.. Mert kendisiyle ilgili gerçekleri öğrendiğinde hayatının en büyük pişmanlıklarını yaşayacak, doğru. Ama duyduğu hiçbir pişmanlık, kendisini aklamak uğruna görev arkadaşının başını yakma cesaretinden daha büyük olamayacak...